Sağlık
AIDS Nedir ? Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir ? 24.11.2017

AIDS Nedir ?  Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir ?

AIDS, HIV etkeni nedeniyle insanlarda bağışıklık sisteminin çökmesine neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. AIDS sözcüğü, İngilizce Acquired Immune Deficiency Syndrome (Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu) kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. HIV(İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü), bağışıklık sistemine yavaş yavaş nüfuz ederek vücudun enfeksiyonlara karşı direncini yok eder ve bireyi çeşitli rahatsızlıklara karşı korunmasız hale getirerek sonunda ölümüne sebebiyet verir. AIDS, HIV enfeksiyonunun son aşamasıdır ve bu süreçte ölümcül enfeksiyonlara ve kansere sıklıkla rastlanır.[1] Kanında HIV taşıyan kişiye HIV pozitif denir. Kavram bütünlüğü sağlamak açısından yaygın olarak HIV/AIDS birleşik terimi kullanılır. 
HIV virüsü kana bulaştıktan sonra uzun yıllar belirti vermeyebilir ve kişi kendini iyi hissedebilir. Bazı vakalarda, HIV pozitif bir kimsenin 8 ila 10 yıl AIDS'e yakalanmadığı görülmüştür. Bulaşma gerçekleştikten en az 3 ay sonra yapılan ELISA testleri en doğru sonucu verir.  

Belirtileri 

HIV bulaştıktan sonra, AIDS hastalığı belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre birkaç yıl içinde, hatta bazen daha uzun süre sonra ortaya çıkar. HIV bulaştığı vücutta çeşitli hücrelere, özellikle CD4T kan hücrelerine yerleşerek çoğalır. Zarar gören CD4T hücreleri giderek azalır ve bunun sonucu olarak vücudun bağışıklık sistemi yıkıma uğrar. Vücut direnci zayıflayan hastada, normalde zararsız olan, hafif geçen ya da ender rastlanan bazı hastalıklar belirir. Ayrıca lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekrarlayan uçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük görülür. Tüberküloz, pamukçuk, diğer bakteri, mantar ve protozoan hastalıkları fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkar. Kişide bu belirtilerin ancak birkaç tanesinin bir arada bulunması durumunda AIDS düşünülebilir. Kaposi sarkomu ve bazı lenfomalar da HIV enfeksiyonunu düşündüren önemli belirtilerdendir. Kesin tanı için anti-HIV (ELISA) testi yapılır.

HIV; kan ve kan ürünleri, sperm veya diğer cinsel sıvılar üzerinden insandan insana bulaşır. Ayrıca plasentaya da süt yoluyla anneden bebeğine bulaşabilir. Öksürükle, hapşırıkla  ya da el sıkışmak gibi olağan temaslarla bulaşmaz. Bu virüs oldukça hassastır ve vücut dışında havada ve suda uzun süre yaşayamaz. Bu nedenle bulaşması için vücut sıvılarının doğrudan teması gerekir. Frengi ,  genital herpes ( uçuk , bel soğukluğu  (gonore) ve klamidya gibi cinsel hastalıkların cinsel bölgelerde yol açtığı yaralar ve doku bozulmaları, HIV bulaşma riskini artırır. 

Cinsel İlişki

Virüsün bulaşması vajinal, anal  veya oral  seks sırasında gerçekleşebilir. Bununla birlikte HIV öpüşme ile bulaşmaz çünkü tükürükteki HIV miktarı çok düşüktür. Dünyada kayıtlı milyonlarca AIDS vakasından sadece 'bir' tanesinde bulaşma metodu öpüşmedir. Ancak bu vakada da her iki tarafın da şiddetli diş eti  kanamasından muzdarip olduğu ve bulaşmanın nedeninin tükürük değil kan olduğu görülmüştür. Ayrıca korunmasız anal ilişki  esnasında HIV bulaşma riski, korunmasız vajinal ilişkiden daha yüksektir. 
Doğru prezervatif kullanımı HIV virüsünün bulaşmasını %80 oranında engeller. HIV hem bir erkekten hem de bir kadından bulaşabilir. Herhangi bir cinsel hastalık, HIV bulaşma ihtimalini daha yükseltir. HIV' in iki tipi mevcuttur. Tip II de kadından erkeğe bulaşma ihtimali Tip I de ise erkekten kadına bulaşma ihtimali daha yüksektir. Afrika' da 2. tip, Avrupa ve Amerika da ise 1 nci tip daha sık görülür. 

Kan Nakli Ve Ortak Şırınga Kullanımı

HIV'in, şırıngalarını ortak kullanan damardan uyuşturucu bağımlıları arasında yayılma oranı oldukça yüksektir. Kanda HIV'i tespit ve ısı ile yoketme yöntemlerinin geliştirilmesinden önce virüs, Kan nakli  ile de bulaşmaktaydı ve geçmişte birçok hemofili  hastası bu nedenle virüse yakalandı. Günümüzde kan nakli  ile HIV bulaşma riski çok çok düşüktür. Çok nadiren sağlık personelinin de enfekte olmuş iğnelerin kazara batması sonucu bu virüse yakalandığı görülmektedir. 

Anne Sütü Ve Plasenta

HIV, plasentaya  ya da süt  yoluyla virüsü taşıyan anneden bebeğine bulaşır. Günümüzde doğuma yakın dönemlerde anneye ve bebeğe uygulanan , antiretroviral  ilaç tedavileriyle bebeğin virüse yakalanma riskini %0.5′lere kadar indirebilmektedirler. 

HIV/AIDS Şu Yollarla Bulaşmaz

HIV/AIDS gündelik temaslarla, aynı odada bulunma, aynı okulda okuma, aynı havayı soluma gibi yollarla bulaşmaz. HIV sağlıklı deriden geçmez. Bunun dışında HIV/AIDS şu yollarla da 'bulaşmaz':

 



  • El sıkışma, deriye dokunma, okşama, kucaklama, sosyal öpüşme, 


  • Tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı, 


  • Yiyecekler, içecekler, çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon vs. 


  • Tuvalet, duş, musluk, yüzme havuzu, deniz, sauna, hamam vs. 


  • Sivrisinek ve diğer böceklerin sokması, 


  • HIV pozitif bir kimse ile aynı ortamda kedi, köpek ve diğer hayvanlarla birlikte yaşamak. 
     

 

Çocuklar Ve HIV/AIDS

HIV taşıyan ve tedavi görmeyen annelerin yaklaşık %30'u virüsü bebeklerine de verirler. Eğer anne yeni enfekte olmuş ise ya da AIDS'in ileri safhalarındaysa virüsün bebeğe geçme ihtimali daha yüksektir. Virüsün anneden bebeğe geçmesi üç şekilde gerçekleşir:

 



  • Hamilelikte - Kan ve plasenta yolu ile bulaşır.


  • Doğum esnasında - Kan yolu ile bulaşır.


  • Emzirme esnasında - Anne virüsü taşıyorsa sütünde düşük yoğunlukta HIV bulunur ve bebek süt yoluyla virüsü edinebilir.

 

Dünya genelinde yaklaşık 2.5 milyon çocuk HIV taşımaktadır. 2010 yılı itibarıyla yaklaşık 25 milyon çocuğun AIDS nedeniyle öksüz kalacağı öngörülmektedir.

Korunma Yöntemleri 

 



  • Korunmasız cinsel ilişkiye girilmemelidir. Prezervatifin sağlam olmasına dikkat edilmeli, prezervatife zarar verebileceği için vazelin gibi petrol bazlı kayganlaştırıcılar kullanılmamalıdır. Kadın ve erkek prezervatifi veya iki erkek prezervatifi birlikte kullanılmamalıdır. Bu davranış sürtünmeyi arttıracağı için prezervatifin yırtılmasına sebep olabilir.


  • Kan nakli sırasında, AIDS testi yapılmamış kontrolsüz kan kesinlikle kullanılmamalıdır.


  • Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga, iğne, cerrahi aletler, jilet, makas, diş hekimliği aletleri, akupunktur iğneleri kesinlikle kullanılmamalıdır. Tek kullanımlık araç-gereçler yeniden kullanılmamalı, kullanılan aletler kesinlikle dezenfekte ya da sterilize edilmelidir.


  • HIV pozitif kişi, test sonucunu öğrendikten sonra kesinlikle kan bağışlamamalıdır.


  • HIV bulunduran sperm sıvısı, genital sıvı ya da kanın yaralı bir dokuya teması engellenmelidir.


  • Açık yaralar, vücuda virüsün girişini engellemek için bantla kapatılmalıdır.

 

Bitkisel Ve Alternatif Çözümler 

Tedaviler etkisiz olduğu zamanlarda ve hastalık belirtilerini azaltmak, ilaç etkilerini yok etmek ve yaşam kalitesini artırmak için takviye olarak tamamlayıcı alternatif tıp tedavilerine yönelir. Alternatif ilaçlar, geleneksel ilaçlar ile etkileşime girebileceği için, hastanın, kullandığı tüm ilaçlar konusunda doktorunu bilgilendirmesi önemlidir.

2003 yılında yayımlanan bir rapor, HIV pozitif bireyler arasında alternatif tıp kullanımı eğiliminde artış olduğunu göstermiştir. Bu çalışma, 1997 rakamlarına göre hastalık belirtilerinin azaltılmasına yardımcı olmak için ya da AIDS tedavisine alternatif tedavi arayışında olanların yüzde 79'unun erkek ve yüzde 63'ünün kadın olduğunu bildirmiştir. 

En çok kullanılan tedaviler rahatlama teknikleri, masaj, kiropratik bakım, kendi kendine yardım grupları, ticari diyetler ve akupunturdur. 

Takviyeler

Laurik yağlar (hindistan cevizi yağı), vücut tarafından, HIV'i inaktive eden monolaurini üretmek için kullanılır. Selenyum eksikliği AIDS ile ilişkili hastalık nedeniyle ölüm riskini artırır. Bir çalışmada, bir yıl boyunca günde 250 mikrogram selenomethionin alımının, CD4 hücre sayımı ya da hastalık belirtilerinde herhangi bir iyileşmeye yol açmadığı ortaya çıkmıştır. Günde 1.000 mikrogramdan fazlası toksik yani zehirleyicidir. C vitamininin antioksidan ve antiretroviral (virüse karşı) etkisi vardır. Bir çalışmada tedavinin viral yükü azaltmada bir eğilime yol açtığı bulunmuştur.

DHEA (dehidroepiandrosteron), AIDS hastaları tarafından güçsüzlüğe karşı kullanılır. Bir çalışmada, DHEA'nin lenfosit veya p24 antijen seviyeleri üzerinde hiçbir etkisi olmadığı bulunmuştur. Ancak, 2002'de yapılan bir çalışmada ölçümlerde, ruh sağlığında iyileşmeye işaret eden önemli bir artış ile ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır. 

A vitamini eksikliği, artmış mortalite ile ilişkilidir. AIDS'li hamile kadınlarla yapılan çalışmada, plasebo grubu ile karşılaştırıldığında günlük 5000 IU doz A vitamininin viral yükün stabilize edilmesine yol açtığı bulunmuştur. Başka bir çalışmada ise 60 mg A vitamininin CD4 hücreler veya viral yük üzerinde hiçbir etkisinin olmadığı öğrenilmiştir. A vitamininin daha hızlı hastalık progresyonu (ilerleyişi) ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Gebelik esnasında aşırı A vitamini alımı, doğum defektlerine neden olabilir. 

AIDS için Beta-karoten takviyesi, çalışmalar hem yararlı ve hem de zararlı etkiler gösterdiği için, tartışmalı bir konudur. Beta-karoten takviyesi beyaz kan hücresi sayımı ve CD4 hücreleri değişiminde artışa yol açmıştır. Bazı çalışmalar beta-karoten takviyesinin kanser ve kalp hastalığına bağlı ölümlerde artışa yol açtığını göstermiştir.

Nöropatik Doktorlar Genellikle Aıds İçin Aşağıdaki Takviyeleri Tavsiye Eder:

 



  • Günlük 150.000 IU beta-karoten.


  • Günde üç defa 2000 mg C vitamini.


  • Günde iki kez 400 IU E vitamini.


  • Günde 1 çorba kaşığı morina balığı karaciğeri yağı.


  • Önerildiği biçimde multivitamin. 


  • Günde iki kez 50-60 mg koenzim Q10.
     

 

Bitkiler Ve Çin Tıbbı

Çin bitkisel tedavisinin AIDS üzerinde etkinliği ile ilgili küçük bir çalışma umut verici olmuştur. AIDS hastaları, Enhance ve Clear Heat markalarının formüllerine dayalı 31 ot içeren bir tablet almıştır. Bitkisel tedavi grubundaki hastalık belirtileri plasebo grubuna kıyasla azalma göstermiştir. AIDS tedavisinde kullanılan bitkiler şunlardır:

 



  • Maitake mantarı özü: Önerilen doz, günde iki kez 10 damla


  • Meyan kökü (Glycyrrhiza glabra) özü, katı form: Önerilen doz, günde iki kez çeyrek ile yarım çay kaşığı.


  • Boxwood ekstraktı (SPV-30): Antiviral etkisi vardır. Önerilen doz, günde üç defa bir kapsül. 


  • Sarımsak konsantresi (Allicin): Stabilize veya artan vücut ağırlığını ve bağırsak hareketlerini azaltmaya ya da Cryptosporidium parvum enfeksiyonundan etkilenen AIDS hastalarında, enfeksiyonu iyileştirmeye yardımcı olmuştur. Ancak, Ulusal Sağlık Enstitüsü'nün 2002'de yaptığı bir çalışma, sarımsak takviyesinin AIDS hastalarını tedavi etmek için kullanılan proteaz inhibitörü düzeylerini azaltabileceğine, bu yüzden de hastaların sarımsak takviyeleri kullanma konusunu hekimler ile tartışmaları gerektiğine dair uyarıda bulunmuştur. 


  • Çay ağacı yağı (Malaleuca): Candida maya mantarı nedeniyle oluşan ağız enfeksiyonunu iyileştirir ya da hafifletir. Çay ağacı yağı sabun, diş ipi, kürdan ve gargara olarak kullanılabilir. 
     

 

Psikoterapi Ve Stres Azaltma

Ruhsal durumu iyileştirmeye yönelik tedavilerin birçoğunun hastalığın şiddeti ve yaşam kalitesi üzerinde doğrudan bir etkisi olabilir. Birçoğunun etkinliği klinik çalışmalarda kanıtlanmıştır.

Bunlar:

 



  • Masaj


  • Gülme / Mizah


  • Stres yönetimi eğitimi


  • Görselleştirme


  • Bilişsel terapi


  • Aerobik egzersiz


  • Dua

 

AIDS için diğer tedaviler arasında homeopati, naturopati, akupunktur ve kiropraktik yer alır.  
 

Benzer Yazılar