Sağlık
Bronş (Akciğer) Kanseri Nedir? Tedavi Yöntemleri Nelerdir? 29.03.2018

Bronş (Akciğer) Kanseri Nedir? Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Bronş, soluk borusunun (trachea) ikiye ayrılması ile başlayıp akciğerlere kadar giden kısımlarından birine verilen ad. Sağ ve sol akciğere gitmesine göre sağ bronş, sol bronş adını alır. Sağ bronş, sola göre daha kısadır (sağ bronş 3 cm. sol bronş 4.5 cm.)
Akciğerin yarı içinde yarı dışında bulunan bölümleri, akciğer içerisinde ilerledikçe ince bronşçuklara (bronchulus) ayrılır. En son kısmı 1 mm. çapında olan bronşçukların her biri bir alveolde ile sona erer. Bronşların yapısı, soluk borusundaki gibidir. Kıkırdak iskeletle, elâstik bağ dokusundan ve düz kaslardan meydana gelmiştir. İçleri epitel hücreleri ile örtülmüştür. Mukoza içerisinde salgı veren bezler vardır.
Bronş hastalıkları, genel olarak bronşit adı ile bilinir. Ancak bronşit hastalığının tedavisi bulunmaktadır.
Bronşlar akciğerde binlerce boruya ayrılır. Bu borulara bronşçuk denir. Bronşcuklar çok ince borucuklarla akciğeri oluşturan hava keselerine açılır

Bronş kanseri (merkezi akciğer kanseri), neredeyse yüzde yüzü açıklığa kavuşturulmuş birkaç malign hastalıktan biridir. Bilim adamları, bu malign neoplazmanın gelişimi için ön koşulların sigara içtiğini kanıtladı. Bunun nedeni negatif nikotinin bronşun mukozasında ve onlarda bulunan endokrin bezlere etkisi.  Buna ek olarak, nikotin mukus salınımını önemli ölçüde hızlandırır ve bronşit gelişme riskini arttırır. Bronşlarda yer alan epitel kılı, tam anlamıyla mukus içine gömülür ve solunum yollarını nitel olarak temizleme yeteneğine gelmez. İnsanın solunum yolunda teneffüs eden hava ile nüfuz eden her türlü parçacık bronşun duvarlarına sabitlenerek mukoza üzerinde hem mekanik hem de kimyasal tahriş edici etkilere neden olur. Bu nedenle bazı yerlerde malign neoplaziler gelişebilir. 
Bronş kanserinin kanıtlanmış en önemli nedeni, kanser kaynaklı rahatsızlıkların etkisi altında oluşan bronş dokusunun malign dejeneresansıdır. İstatistiksel verilere göre, bronş kanseri olan hastaların yaklaşık% 90'ı aktif sigara içicidir. Sigara içenlere ek olarak, radyasyona maruz kalan ve tehlikeli sanayilerde çalışan (reaktifler, uçucu maddeler, asbest, çimento fabrikaları, madenler, cam endüstrisi) çalışanlar da risk altındadır.

Bronş Kanseri (Akciğer Kanseri)  Belirtileri

Geçmeyen Öksürük

Hastalığın erken dönem belirtileri arasında geçmek bilmeyen öksürükler çok yaygındır. Fakat buna karşılık pek çok insan bu geçmek bilmeyen öksürüklerin toz kaynaklı, alerji kaynaklı, grip kaynaklı, duman kaynaklı ya da hava kirliliği kaynaklı olduğunu düşünerek pek de kayda değer bulmaz. Özellikle bu belirtinin birkaç haftadan fazla sürmesi durumunda özellikle önemsenmesi gerekir. Çünkü uzun süren geçmeyen öksürük belirtisi bronş kanseri belirtisi olabilmektedir. Aynı şekilde bu geçmeyen öksürükler bir raddeden sonra kanı da beraberinde getirebilir. Özellikle böyle bir durum yaşandığında kişinin hiç vakit kaybetmeden bir doktora gitmesi gerekir. Hatta öksürük ile beraber gelen bu kan çok fazla da olmayabilmektedir. Belki de bu kan balgam ile beraber az bir miktarda gelecektir. Yine de dikkate alınması önemli olacaktır.

Nefes Darlığı

Bronş kanserinin erken döneminde nefes darlığı belirtisi de ortaya çıkabilir. Özellikle nefes darlığı yalnızca yapılan aktiviteler ile eş zamanlı olarak ortaya çıkabilir. Yine pek çok kişi bu belirtinin de yaş ile, kilo ile ya da fazla egzersiz yapmamak ile ilişkili olduğunu düşünmektedir. Ancak kesinlikle bu nedenlere bağlanarak bu belirtiler göz ardı edilmemelidir. Eğer ki bir kişi aktif yaşamında yaptığı herhangi bir aktivitede nefes darlığı problemi yaşıyor ya da çok sık derin bir biçimde nefes alma ihtiyacı hissediyor ise mutlaka en kısa zamanda bir doktora görünmeli ve akciğerlerini kontrol ettirmelidir.

Omuz Ağrısı, Kol Ağrısı, Sırt Ağrısı ve Göğüs Ağrısı

Eğer ki akciğerlerde bir tümör var ise bu tümör vücuttaki sinirlere de baskı yapmaktadır. Bu yaptığı baskı da vücudun belirli bölgelerinde çeşitli ağrılara neden olmaktadır. Eğer ki kişinin omuzlarında, sırtında, kollarında ya da göğsünde herhangi bir etkenden bağımsız olarak çeşitli ağrılar oluşuyor ise ve hatta bu ağrıların yanı sıra öksürük de var ise mutlaka hiç vakit kaybetmeden bir doktora gidip kontrol edilmesi gerekir. Çünkü bronş kanseri olan kişilerin neredeyse yarısında belirti olarak bu ağrılar görülmektedir. O yüzden ağrıları da dikkate almak ve önemsemek gerekir.

İltihaplı Hastalıklar

Eğer ki bir kişi çok sık olarak bronşit iltihaplanması ya da akciğer iltihaplanması yaşıyor ise yine bu kanserin risk alanları içerisinde olabilir. Çünkü bu hastalıklara çok sık yakalanan kişilerin ileri dönemlerde bronş kanseri olma ihtimali de bulunmaktadır. Özellikle bu ihtimal tümörün bulunduğu noktadan kaynaklanmaktadır. Bu tümör nedeni ile hasta sürekli olarak bu iltihaplı hastalıkları yaşıyor olabilir. Ancak elbette her iltihaplı hastalığı da bronş kanserine bağlamamak gerekir. Çünkü sigara kullanımı da bu iltihaplı hastalıkları büyük oranda artıran bir faktör olmaktadır. Yine de eğer bu iltihaplı hastalıklar sürekli tekrar ediyor ise her ihtimale karşı bir kontrol yaptırmakta fayda vardır.

Genel Sağlıkta Değişimler

Özellikle kişinin genel sağlığında görülen bir takım değişimler de akciğer kanseri belirtisi olarak ifade edilebilir. Bu yüzden bu değişimlerin gelici olduğuna kişinin kendini ikna etmesi yerine kesinlikle en kısa sürede tedbir alması ve kontrol yaptırması gerekir. Örnek olarak; bir kişide nedensiz yere diz ağrıları, kronik yorgunluklar, iştah azalması ya da depresyon gibi durumlar meydana geliyor ise bunlar da bronş kanserinin belirtilerinden bir tanesi olabilmektedir. Bunlar elbette mümkündür. Fakat her şeyden önemlisi bu kişinin bu belirtileri doğru ve düzenli bir şekilde takip etmesi ve her türlü ihmal dışı hareketten uzak durması gerekir.

Ancak bu belirtmiş olduğumuz erken dönem kanser belirtilerinin her biri her bronş kanseri hastasında görülmeyebilmektedir. Üstelik bronş kanserlerinde hastada belirti görülmemesi de yaygın bir durum olmaktadır. Tabii bu yalnızca erken dönem için geçerlidir. Hastalığın ilerlediği dönemlerde ise bu belirtiler çıkmakta ve çok da şiddetli olmaktadır. Hiçbir zaman bu belirtilerin meydana gelmesini bekleyecek kadar kişinin kendi sağlığını ihmal etmemesi gerekir.

İleri Dönem Belirtileri

Bronş kanserinin ileri safhalarında elbette belirtiler de şiddetlenerek artabilmektedir. Özellikle kişinin enerjisinde büyük bir azalma ve kronik yorgunluk görülebilmektedir. Hatta kişinin nedenini anlayamadığı kilo kayıpları da bu hastalığın belirtilerinden bir tanesi olabilmektedir ki genelde buna bağlı olarak iştah azlığı da ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda yüksek ateş görülmesi de kanserin ileri dönemlerinde meydana gelebilmektedir. Tüm bunların yanı sıra bronş kanserinin ileri safhalarında görülen belirtiler arasında lenf bezlerinde ciddi oranda şişme, karın bölgesinin sağ tarafında oluşan ağrılar, kasların güçsüzleşmesi, sürekli baş dönmesi, zihinde bulanıklık, parmaklarda batmalar ve karıncalanmalar vardır. Bunların her biri birlikte görülebilir iken aynı zamanda tek başlarına da ortaya çıkabilmektedirler. Eğer ki kişi bu belirtilerin bir tanesini bile yaşıyor ise mutlaka muayene olmalıdır. Elbette bu belirtiler farklı bir hastalığa ait belirtiler de olabilir, hatta bir hastalığı işaret etmeyen geçici durumlar da olabilir ancak her şeye rağmen önlem amaçlı olarak bir doktora görünülmesi gerekir.

Bronş Kanseri (Akciğer Kanseri) Nedenleri

Tütün ürünleri, endüstriyel ürünler (uranyum, radyasyon, asbest , hava kirliliği, beslenme eksiklikleri kanserin oluşmasında rol alan faktörlerdendir. Son araştırmaların ışığında, akciğer kanseri riskini artıran en önemli faktör kanserojen  maddelerin uzun süre boyunca solunumundan kaynaklanmaktadır. Akciğer kanserinin oluşumunda şu faktörler yer alır:

 



  • Tütün ürünleri (sigara v.b.) kullanımı (% 90'dan daha fazla)


  • Radon (% 10-15)


  • Asbest


  • Akciğerde skar, fibrozis


  • Kronik İntertisyel Pnömonitis


  • Halojen eterler (klorometileter)


  • İnorganik arsenik


  • Radyoizotoplar


  • Hava kirliliği


  • Ağır metaller


  • Krom


  • Nikel


  • Hardal gazı


  • Vitamin A ve E eksikliği

 

Sigara

Akciğer kanseri tanısı almış hastada akciğerin görünümü. Üst lobdaki beyaz bölge kanserleşmiş dokuyu, siyahlaşmış kısımlarsa hastanın sigara kullandığını göstermekte
Sigara kullanımı, akciğer kanserinin en sık görülen nedenidir. Bununla beraber akciğer kanseri, sigara içmeyenlerde de görülebilmektedir. Akciğer kanserli erkeklerin %10 ve kadınların ise %20-25'sinde gelişen kanser sigara ile ilişkili değildir. 

Gelişmiş ülkelerde akciğer kanserinden ölümlerin erkeklerde %92-94'ünün, kadınlarda ise %78-80'inin sigaraya bağlı olduğu bildirilmiştir. Ülkelerin tükettikleri sigara miktarı ile akciğer kanseri ölüm oranı arasında doğrusal bir oran vardır. Bu durum son yıllarda tütün tüketiminin arttığı gelişmekte olan ülkelerde belirgin bir şekilde izlenmektedir. Türkiye'de yapılan çalışmalarda akciğer kanserli kadınların %17'sinin, erkeklerin ise %94'ünün sigara içtikleri bildirilmiştir. Pasif sigara içiciliği (sigara içilen ortamda bulunularak sigara dumanına maruz kalma) de sigara kullanmak gibi akciğer kanseri açısından risk faktörüdür.
Kanser gelişme riski; sigara içme süresi, günde içilen sigara sayısı, erken başlama yaşı, derin çekme (inhalasyon), katran ("tar") miktarı ile artar, kullanımı kesme süresi ile azalır. Sigara kullanımı özellikle yılda 20 paketi geçtikten sonra göreceli risk belirgin olarak artış gösterir. Sigara  miktarı arttıkça risk katlanarak artmakta, ancak sigarayı bıraktıktan sonra risk giderek azalmaktadır. Sigara dışında puro içenlerde risk 3 kat, pipo kullananlarda ise 8 kat artmaktadır. Filtreli ya da düşük katran içeren "light" sigaraları içenlerde kanser riski azalmamaktadır. Sigara ve diğer tütün ürünlerinin kullanım miktarı ve süresi arttıkça akciğer kanseri (ve başka kanserlerin) gelişme ihtimali artmakta, bırakılması durumunda da zamanla azalmaktadır. Akciğer kanseri gelişme riski sigarayı bırakmayı takiben 10-20 yıl içinde hiç içmeyenlerin düzeyine yaklaşmaktadır.

Endüstriyel ve Çevresel Maruziyet

Meslek

Belirli meslek (gemi yapımı, yapı malzemeleri çıkarımı, çanak-çömlek imalatı, matbaa işleri, madencilik, vb.) çalışanlarında akciğer kanseri daha sık görülmektedir. Başlıca mesleki karsinojenler arasında; Asbest, arsenik, alüminyum, bis-klorometil eter, krom, hidrokarbonlar (polisiklik aromatik hidrokarbon gibi), hardal gazı, nikel ve nikel bileşenleri, radyasyon, radon, vinil klorid, berilyum, kadmiyum ve formaldehit sayılabilir.
Sigara dumanı kanser oluşumu sürecinde çevre kirliliği maddeleri ile etkileşmektedir. Bu durum sigara içen uranyum ve asbest işçilerinde çarpıcı bir şekilde izlenir. Öyle ki; akciğer kanseri riski, sigara içen asbest işçilerinde 92 kat, sigara içmeyen asbest işçilerinde sadece 5 kat fazladır.

Diğer Çevresel Faktörler

Akciğer kanserinden alınan sürüntü örneğinin sitolojik incelenmesinde asbestos parçacıkları ve ayrıca neoplastik hücreler görülmekte
Akciğer kanseri etyolojisinde rol oynayan önemli karsinojenlerden biri de asbesttir. Gerek endüstriyel olarak gemi, izolasyon, otomotiv sanayi gibi alanlarda kullanımının yanında bu mineraleçevresel (tremolit içeren ak toprak ve zeolit) maruziyet de kanser gelişme riskini artırır.
Asbest, akciğer kanseri de dahil olmak üzere çeşitli akciğer hastalıklarına neden olabilir. Asbest maruziyeti ve tütün kullanımı sinerjist etki göstererek akciğer kanseri gelişme riskini artırır. İngiltere'de, asbest akciğer kanserinde ölen erkeklerin %2-3'ünün sorumlusudur. Asbest ayrıca mezotelyoma  olarak adlandırılan plevranın kanserine de neden olabilir, mezotelyoma bir akciğer kanseri değildir.
Hava kirliliğinin kanser gelişme riskindeki önemi tartışmalıdır. Bununla birlikte yoğun çevre kirliliği akciğer kanseri mortalite istatistiklerine yansımaktadır. Nitekim kentlerde kırsal kesimde oturanlara göre akciğer kanseri gelişimi 1,3-2,3 kat daha fazladır

Virüsler

Hayvanlarda yapılan çalışmalarda virüslerin akciğer kanserine yol açabildiği gösterilmiştir, son yıllarda yapılan çalışmalarda, insanlarda da virüslerin akciğer kanseri için bir risk faktörü olduğu gösterilmiştir. İnsanlarda risk faktörü olduğu ileri sürülen virüsler arasında; İnsan papillomavirus , JC virüs, simian virüs 40, BK virüs ve sitomegalovirüs sayılabilir.

Skar Gelişimi – Fibrozis

Silisyum maruziyeti ile ortaya çıkan silikozis gibi akciğer hastalıkları ve akciğer dokusunda fibrozis ile seyreden hastalıklar yara izi (skar) dokusunun kanserojen etkisi nedeniyle malignite insidansını arttırır. Sinirli yerleşimli (lokalize) akciğer skar alanlarında ve diffüz (yaygın) akciğer fibrozisi olan hastalarda akciğer kanseri geliştiği bildirilmiştir. Skar yakınında mikroskopik olarak epitelyal dokuda aşırı büyüme (hiperplazi) saptanmıştır. Skar zemininde kanser gelişiminin patogenezi henüz tam olarak bilinmemektedir. Skar ve fibrozis sonucu gelişen damarlaşma eksikliği (avaskülarite) ve dokuda oksijen yetersizliği (anoksi) epitel metaplazisine yol açtığı ve karsinogenezisi hazırladığı düşünülmektedir. Skar alanlarında yüksek akciğer adenokarsinomu insidansı bildirilmiştir. Çalışmalarda akciğer kanserinin sarkoidozlu hastalarda 3 kat fazla geliştiği, tüberkülozlu hastalarda üst loblarda kanserin de birlikte bulunabildiği ve yaklaşık 8 kat fazla görüldüğü, bronşiolo-alveoler tip kanserlerin aileden gelme (konjenital) kistik akciğer hastalığı ile ilişkili olabileceği belirtilmektedir.

Beslenme

Birçok epidemiyolojik çalışmada besinle sebze alımının akciğer ve diğer kanser risklerini orta derecede düşürdüğü gösterilmiştir. Bunlari takip eden araştırmalarda retinol veya vitamin A içeren retinoidlerin öncülü (prekürsörü) olan beta karotenin akciğer kanseri riski düşüklüğü ile ilişkili olabileceği öne sürülmüştür. Sigara içenlerde serum beta karoten düzeyleri, içmeyenlerden düşük bulunmuştur. Bu düşüklük, beta karotenlerin diyetle daha düşük alımına ve sigaranın absorbsiyon ve metabolizma üzerindeki etkisine bağlanmıştır. Retinoidlerin birçok çalışmada antikarsinojenik etkileri gösterilmiştir. Ayrıca vitamin A eksikliği solunum sistemi epitelinde, skuamöz metaplaziye neden olmaktadır. Yani normaldeki solunum sistemini döşeyen epitel hücreleri özelliklerini kaybedip yassı (skuamöz) hücrelere dönüşür. Vitamin A fakiri diyetle beslenenlerde, vitamin A zengini beslenenlere kıyasla akciğer kanser riski 4,6 kat daha fazla bulunmuştur. Vitamin C ve selenyum  eksikliği, siyah çay ve kolesterol de sorumlu tutulmuştur. Sigara içen erkeklerde 5-8 yıl süre ile vitamin E ve beta karoten verilmesi insidansta azalmaya neden olmamaktadır.

Genetik Yatkınlık

Akciğer kanserinde kalıtsal ön yatkınlık yaratan faktörlerin varlığı ileri sürülmektedir. Birinci derece akrabalarında akciğer kanseri olan kişilerde kanser geliştirme riski 2-4 kat artmaktadır. Ancak bunun tamamen genetik faktörlere bağlı olmadığı, akrabaların aynı ortamda bulunmasının da etkisi olduğu düşünülmektedir.

Kronik karsinojen maruziyeti sonucunda genetik yapıda hasar oluşmaktadır. Hücreyi kanserleşmeye götüren hasarın temelinde hücre çoğalmasını kontrol eden genlerdeki değişiklik yatar.

Aile öyküsünde akciğer kanseri bulunan kadınlarda risk 5-7 kat artmaktadır. Aile öyküsünde akciğer kanseri bulunmasının yanında sigara içme öyküsü de varsa risk 30 kat artmakta, aile öyküsü olmaksızın sadece sigara öyküsü varsa 15 kata kadar artmaktadır.

Bronş (Akciğer) Kanserinin  Evreleri

Akciğer kanseri tanısı konduktan sonra, hastanın prognozu hakkında sağlıklı bir yaklaşımda bulunmak, en etkili tedavi yöntemini belirleyebilmek ve alınan tedavi sonuçlarının bilimsel kıyaslamasını yapabilmek için, hastalığın anatomik yaygınlığının saptanması yani evrelendirilmesi gerekir. Akciğer kanseri için birincil tümörün büyüklüğü ve yayımına (T), bölgesel lenf bezi (nodu) tutulumuna (N), uzak metastaz varlığına (M) dayanan TNMevrelendirmesi yapılmıştır. Sonraki yıllarda daha sağlıklı evrelendirme yapabilmek amacıyla TNM sisteminin yeniden geliştirilmesi ile skuamöz, büyük hücreli ve adenokarsinomlu  hastalar yapılacak tedavi ve prognoz yönünden Evre IA, IB, IIA, IIB, IIIA, IIIB ve IV şeklinde sınıflandırılmaktadır.

 Küçük hücreli kanserli hastalarda TNM sistemi yerine VALG (Veterans Administration Lung Cancer Group) tarafından önerilen evreleme sistemi kullanılmaktadır. Buna göre hastalığın konumu göğüs kafesinin yarısında (bir hemitoraksta) ise "sınırlı" ve hemitoraksın dışında daha yaygın ise "yaygın" olarak evrelendirilmektedir. Bununla beraber TNM evreleme sistemi küçük hücreli hastalarda da kullanılabilmektedir.

Akciğer Kanserlerinde Evreler:

Evre 1: Tümör, sadece akciğerin küçük bir bölümünde görülme halidir.
Evre 1A: Kanser sadece   akciğerdedir.
Evre 1B: Kanser ya (a) akciğer içinde büyür, ya (b) akciğerin ana bronşa yayılır ya da (c) akciğeri kaplayan plevranın iç tabakasına yayılır.
Evre 2: Hastalık, en yakın lenf bezelerine atlamış durumdadır.
Evre 2A: Kanser, göğüste bulunduğu taraftaki lenf bezlerine yayılır
Evre 2B: Kanser ya Evre 1B'deki gibidir ve aynı taraftaki lenf bezlerine yayılmıştır; veya kanser lenf bezlerine yayılmamıştır ama şunlardan bir veya daha fazlasına yayılmıştır: (a) Göğüs duvarına (b) Diyaframa, veya (c) akciğerler arasındaki plevraya, (d) kalbin etrafındaki zara ve/veya (e) ana bronşa.
Evre 3: Tümör, plevra veya iki akciğer arasındaki mediasten denen boşluğa veya buradaki bezelere yayılmışsa bu durum 3. evredir.
Evre 3A: Kanser kendisiyle aynı taraftaki lenf bezlerine yayılmıştır. Ayrıca şunlardan bir veya daha fazlasına da yayılmış olabilir: (a) Göğüs duvarına (b) Diyaframa, veya (c) akciğerler arasındaki plevraya , (d) kalbin etrafındaki zara (perikardiyum) ve/veya (e) ana bronşa.
Evre 3B: Kanser köprücük kemiğinin üstündeki lenf bezlerine veya göğsün karşı tarafındaki lenf bezlerine yayılmıştır ve.veya şunlardan biri veya daha fazlasına yayılmıştır: (b) kalbe, (c) aşağı vena kava ve aorta, (d) göğüs duvarına, (e) diyaframa, (f) trakeaya, (g) sternum ve yutağa  Kanser ayrıca plevra tabakaları arasındaki sıvıya da yayılmış olabilir.

Evre 4: Karaciğer, kemik, böbrek üstü bezi gibi uzak organlara yayılmış durumudur.

Bronş (Akciğer Kanseri) Tedavi Yöntemleri

Akciğer kanserinin tedavisinde uygulanacak prosedüre karar verilirken; kanserin histopatolojik tipi, mevcut evresi ve hastanın performans durumu göz önüne alınmaktadır. Sıklıkla uygulanan tedavi yöntemleri; cerrahi, kemoterapi ve radyoterapidir.

Cerrahi

Akciğer kanseri tanısı almış hastada, pnömonektomi ile çıkarılan materyalin çıplak gözle görünümü. Akciğer kanserinin alttipinin yassı hücreli karsinom olduğu tespit edilmiş.
Yapılan tetkiklerle akciğer kanseri tanısı doğrulanmışsa; bilgisayarlı tomografi ve sıklıkla pozitron emisyon tomografisi kullanılarak kanserin yerleşimine ve cerrahiye uygun olup olmadığına veya cerrahi ile tedavi edilemeyecek yerlere yayılıp yayılmadığına karar vermek amacıyla kullanılır.
Hastaların ameliyata uygun olup olmadığına karar vermek amacıyla ek olarak, kan testleri ve spirometri (akciğer fonksiyon testi) de gerekli olan tetkiklerdir. Spirometride solunum kapasitesi az bulunursa (sıklıkla KOAH nedenli) cerrahi önerilmez. Hastanın akciğer fonksiyonu ve diğer risk faktörlerine bağlı artıp azalmak üzere, cerrahi uygulamalarda ölüm riski yaklaşık %4,4'dür.

Evre IIIA'ya kadar, tek akciğerde yerleşik küçük hücreli dışı akciğer kanserlerinde sıklıkla cerrahi tercih edilmektedir. Akciğer dokusu alındıktan sonra akciğer fonksiyonlarında sorun olmamasını sağlamak için, ameliyat öncesinde solunum kapasitesi yeterli olmalıdır.
Cerrahi yöntemler şunlardır; dilim (wedge) rezeksiyon (bir akciğer lobunun bir parçasını çıkarma), segmentektomi (akciğerin loblarının anatomik parçaları olan segmentlerden birinin çıkarılması), lobektomi (bir lobun çıkarılması), bilobektomi (iki lobun çıkarılması) veya pnömonektomi  (bir akciğerin tamamen çıkarılması).

Yeterli solunum kapasitesi olan hastalarda, lobektomi tercih edilebilir, bu prosedür aynı yerde kanserin tekrarlama olasılığını azaltmaktadır. Solunum fonksiyonu yeterli olmayan hastalarda, wedge rezeksiyon uygulanabilir. Yapılan bir çalışmada, ameliyat sırasında brakiterapi uygulamasının kanserin aynı yerde tekrarlama olasılığını azalttığı gösterilmiştir.
Akciğer kanseri ameliyatları açık veya kapalı yöntemle gerçekleştirilir. Amerikan Göğüs Hastalıkları Birliği (ACCP) hastalarda daha az zarar verici ve daha başarılı sonuçları olması sebebiyle akciğer kanseri ameliyatlarında torakoskopi veya VATS denilen kapalı yönteminin tercih edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Tek Port Torakoskopi (VATS) yönteminde 3,5–5 cm arası tek bir kesi yapılarak göğüs boşluğuna ilerletilen bir kamera ile alınan görüntülere göre kanserli akciğer dokusu ve lenf bezleri çıkartılmaktadır. 

Kemoterapi

Küçük hücreli akciğer kanseri tedavisinde ilk seçenek kemoterapi ve radyoterapidir. Bu hastalarda cerrahinin hayatta kalma süresine etkisi olduğu gösterilememiştir. Buna ek olarak, kemoterapi metastatik küçük hücreli olmayan akciğer kanserlerinde de ilk terchtir.
Kemoterapide uygulanacak ajanlara, histopatolojik sınıflamaya göre karar verilir. Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde sıklıkla; sisplatin veya karboplatin ve buna ek olarak gemsitabin, paklitaksel, doketaksel, etoposide veya vinoelbine adlı kemoterapötiklerden biri kullanılır. Küçük hücreli akciğer kanserinde, sisplatin ve etoposide en sık kullanılan kombinasyondur. 

Radyoterapi

Radyoterapi; genellikle kemoterapinin yanında verilir ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri olan ancak cerrahiye uygun olmayan hastalarda iyileştirme amaçlı kullanılabilir. İyileştirici amaçlı kullanılan radyoterapi yüksek dozda uygulanır, bu uygulama radikal radyoterapi olarak adlandırılır. Bu tekniğin gelişmiş şekli devamlı hiperfraksiyone hızlandırılmış radyoterapi (CHART) tekniğinde, yüksek dozda radyoterapinin kısa zaman aralığında verilmektedir. Küçük hücreli akciğer kanseri vakaları için iyileştirici potansiyeli vardır, kemoterapiye ek olarak göğüse radyoterapi uygulanması sıklıkla önerilen bir uygulamadır. Küçük hücreli akciğer kanserinde, iyileştirme amaçlı cerrahi sonrası yardımcı (adjuvan) torasik radyoterapi uygulamasının yararı kesin olarak kanıtlanamamıştır ve dolayısıyla tartışmalıdır. Yararları, sadece mediastinal lenf nodlarına yayılan tümörlerle sınırlı olabilir.
Hem küçük hücreli hem de küçük hücreli olmayan akciğer kanseri hastaları için; göğüse küçük dozlarda radyoterapi uygulaması belirtilerin kontrolünde işe yarayabilir, bu uygulamaya palyatif radyoterapi adı verilir. Diğer tedavilerden farklı olarak, akciğer kanseri tanısı histolojik olarak onaylanmadan palyatif radyoterapi uygulanabilir.
Eğer kanser bronşun kısa bir kısmını etkilediyse, brakiterapi direkt havayolu içine uygulanabilir. Ayrıca ameliyat edilemeyen akciğer kanseri büyük havayollarının tıkanmasına sebep olduğunda uygulanabilir.
Erken evre küçük hücreli akciğer kanserinde genellikle profilaktik kraniyal radyasyon uygulanır. Bu yöntem beyne uygulanan radyoterapi yöntemlerinden biridir, metastaz riskini azaltmak amacıyla kullanılır. Son yıllarda, PCI uygulamasının yaygın küçük hücreli akciğer kanserlerinde de yarar sağladığı gösterilmiştir. Kanserli hastalarda kemoterapi tedavisini takiben PCI uygulamasının bir yıl içinde beyin metastazı olma riskini %40,4 ila %14,6 oranında azalttığı gösterilmiştir.

Erken evre akciğer kanseri tedavisinde stereotaktik radyoterapi uygulaması da mümkündür. Radyoterapinin bu çeşidinde, art arda farklı yönlerden verilen radyasyon ışınları tümörün bulunduğu noktada kesişirler, böylece sağlıklı dokulara olan zarar en azda tutulur, tümörde yüksek miktarda radyasyon dozu birikir. Bu tedavi yöntemi, kansere ek olarak başka hastalıkları nedeniyle cerrahiye uygun olmayan hastalarda ilk tercih edilen yöntemdir

Ablasyon

Radyofrekans ablasyon(RFA) yöntemi, küçük boyuttaki birincil tümörler veya sınırlı yayılım gösteren metastazlar için, ameliyat mümkün değilse kullanılabilen bir alternatiftir. Bu yöntem, küçük bir sondanın tümör içine sokularak tümör hücrelerine mikrodalga vererek ısıtma yoluyla öldürülmesi şeklinde uygulanır. Mikrodalga ablasyon (MWA) yöntemi aynı sonucu elde eden, mikrodalgayla çalışan daha yeni bir yöntemdir. Özellikle merkezi tümörlerde daha iyi sonuç verdiği düşünüldüğünden radyofrekans ablasyon tekniğinin yerini almaya başlamıştır.

Hedefe Yönelik Kanser Tedavisi

Akciğer tümörlerinin moleküler düzeydeki belli başlı değişiklikler için test edilebilmesi, çeşitli moleküler düzeyde hedefe yönelik kanser tedavi yöntemlerini mümkün kılmıştır. Adenokarsinom tipi küçük hücreli dışı akciğer kanseri hastalarının, Asya-Pasifik bölgesinde %48, Avrupa ve Amerika'da %19'unda epidermal büyüme faktörü reseptörünün (EGFR) kansere yol açan mutasyonu görülür.  Bu nedenle epidermal büyüme faktörü reseptöründe  bulunan tirozin kinazı hedefleyen ilaçlar (gefitinib ve erlotinib) geliştirilmiştir. Bu ilaçlar, EGFR mutasyonu için test sonucu pozitif çıkan hastalara verilir;  özellikle sigara içmemiş hastalar, kadın hastalar ve Asya asıllı hastalarda daha etkili olan ilaçlarda bu sonucun pozitif olma olasılığı daha yüksektir. Gefitinib tipi ilaçlarla, metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastalarda sağkalım süresinde yarar sağlandığı günümüzde bilinmektedir

EGFR mutasyonu dışındaki durumlarda kullanılabilecek hedefe yönelik tedaviler de geliştirilmiştir. ALK ve ROS1 genlerinde değişiklik saptandığı takdirde crizotinib kullanılır. BRAF inhibitörü dabrafenibin, direnç oluşmaması için MEK inhibitörü trametinib ile beraber kullanımı, BRAF V600 mutasyonu saptanan hastalar için 2017 yılında Avrupa Birliği'nde onaylandı.

Anjiogenez inhibitörü olan bevacizumabın (platin bazlı kemoterapi ile birlikte kullanılır), ileri evre küçük hücreli dışı akciğer kanseri hastalarında sağkalım sürelerini uzattığı gösterilmiştir. Bununla beraber, -özellikle squamöz hücreli karsinom hastalarında- akciğerde kanama riski artar.

Benzer Yazılar