Özbağışıklık, otoimmünite veya kendine bağışıklık; bağışıklık sistemininaşırı duyarlılığıyla oluşan tepkilere genel olarak verilen genel addır.
Otoimmün hastalıklarda bilmemiz gereken şey bu hastalığın bağışıklık sistemini ilgilendiren bir hastalık olmasıdır. Eğer otoimmün bir hastalığınız var ise bağışıklık sisteminiz düzgün çalışmıyordur ve vücudunuzun kendi hücrelerine karşı saldırmaya başlamıştır. Otoimmün hastalığınız her nerede olursa olsun bu hastalıklardan korunmanız yada tedaviniz için yapmanız gereken bağışıklık sisteminizi yeniden kontrol altına almak olmalıdır.
Ne yazık ki şu an günümüzde hakim olan tıp anlayışı otoimmün hastalıkları bağışıklık sisteminin bir hastalığı olarak tanımlamadan etkilediği organa yönelik tedavilere başlar. Özellikle hastalık hangi organ sistemini etkiliyorsa o organa ait bir uzmanlık dalında çalışan bir doktor tarafından takip ve tedavilere başlanır. Sedef veya vitiligo varsa dermatoloji uzmanı, çölyak, ülseratik kolit veya chron varsa gastroenteroloji uzmanı, diabet yada hashimato varsa endokrinoloji uzmanı tarafından takip edilir. Eğer bu hastalıklardan birkaç tanesi aynı hastada bulunuyorsa hasta çok sayıda farklı uzman tarafından takip edilir ve her bir uzmanın verdiği farklı ilaçlar ile tedavi edilir ve bu tedavilerin ortak noktası genel olarak hastalıkların yakınmalarını gidermek için verilen bağışık sistemini baskılayıcı ilaçlardır.
Fonksiyonel tıp yaklaşımı açısından hastalığın semptomlarına odaklanmak yerine bağışıklık sisteminin neden kendi dokularına karşı anormal bir cevap verdiğini belirlemek çok daha önemlidir.
Özbağışıklıkta canlının kendi vücudunda bulunan öz dokuları "yabancı" olarak algılayıp, bunlara karşı antikor oluşturarak tanımaz ve dolayısıyla bağışıklık sistemi hücreleri vücudün kendi dokularına saldırır.
Otoimmün Hastalıklar
Otoimmün hastalıklar sayıca fazla olmamakla birlikte tamama yakını idiopatiktir, yani sebepleri tam olarak ortaya koyulamamıştır. Ancak otoimmün hastalıkların tedavilerinde genel bir kural olarak kortikosteroidler kullanılır.
Yaygın bilinen bazı otoimmün hastalıklar:
• Addison hastalığı
• Dermatomiyozit
• Diyabet (şeker hastalığı)
• Hipertiroidi (tiroid hormonu fazlalığı)
• Hipotiroidi (tiroid hormonu eksikliği)
• Hashimato hastalığı
• Otoimmün hemolitik anemi
• Pernisiyöz anemi
• Otoimmün ensefalomiyelit
• Goodpasture sendromu
• Jüvenil romatoid artrit
• Lupus eritematozus
• Otoimmün trombositopeni
• Myastenia graves
• Toksik guatr
• Aktif kronik hepatit
• Ülseratif kolit
• Primer biliyer siroz
• Romatoid artrit
• Sjögren sendromu
• Reiter sendromu
• Karışık bağ dokusu hastalıkları
• Skleroderma (sistemik sklerozis)
• Böbrek yetmezliği
• Polimiyozit (iltihaplı kas romatizması)
• Vaskülit (damar iltihabı)
• Tiroidit gibi hastalıklar yer alır.
Çok sayıda otoimmün hastalık türü olduğu için belirtileri de değişkenlik gösterir. Otoimmün hastalıklar eklem, kas, kırmızı kan hücreleri, cilt, endokrin bezleri ve bağ dokular gibi vücudun farklı bölgelerini etkileyebildiği için belirtileri de değişkendir. En yaygın belirtiler ise ateş, hâlsizlik ve genel kırgınlık hissidir. Tüm belirtiler öfke ve kızgınlık hâlinde artmaya meyillidir.
Otoimmün Hastalıkların Nedenleri
Normal durumlarda bağışıklık sistemindeki beyaz kan hücreleri sizi virüs, bakteri, kanserli hücre ve zehirli maddelerden korur. Bir otoimmün hastalığın varlığında ise bağışıklık sistemi bozulur ve antijenlerle (bakteri, virus ) vücut dokusu hücrelerini ayırt edememeye başlar. Sonrasında sağlıklı hücrelere zarar verir.
Birçok etken otoimmün reaksiyon tetikleyebilir, örneğin:
• Bazen normal vücut maddeleri ilaç, virüs, radyasyon veya güneş ışığı ile birlikte şekil değiştirerek bağışıklık sistemince tanınmaz hâle gelirler. Yabancı madde olarak algılanarak saldırıya uğrarlar.
• Normal vücut bileşenlerine çok benzeyen bir yabancı madde vücuda girerse, bağışıklık sistemi ona saldırayım derken benzer vücut maddelerine de saldırabilir.
• Bazı durumlarda B tipi beyaz kan hücrelerinin işlevi bozularak vücudu anormal antikorlarla doldurabilir. Bu antikorlar da sağlıklı hücrelere saldırabilir.
• Vücutta bağışıklık sisteminden gizlenen hücreler kana karışırsa otoimmün tepkiye neden olabilirler. Örneğin gözünüze darbe aldığınızda göz küresi sıvınız kana karışırsa otoimmün tepkiye neden olarak bağışıklık sisteminizce yabancı madde olarak algılanabilir.
• Bunlara ek olarak, tetiklenme nedeni açıklanamayan otoimmün tepki ve hastalıklar da vardır. Bunlarda genetiğin de rolü var. Bazı insanlar otoimmün bozukluklara daha yatkın genlerle doğar.
Kimler Risk Altındadır ?
• Hayat boyunca ve özellikle gelişim sürecesinde besin değeri fakir gıdalar ile beslenmek.
• Bebeğin anne rahminde gelişim sürecinde anneden yeterli besinleri alamaması.
• Sezeryan doğum neticesi anne rahminden bebeğe bağırsak florasının geçmemesi.
• Doğal doğum ile hayata gelen bebeklerin annelerinden sağlıksız ve toksik florayı almaları.
• Yeterli süre sağlıklı bir annenin sütünü emmemek.
• Steril ortamlarda büyüyenlerin bağışıklık sistemlerinin staj yapmaması.
• Dalak, safra kesesi, apandisit veya bademciklerin cerrahi olarak alınması.
• Safra problemleri.
• Detoksifikasyon sistemi problemleri.
• İnsülin direnci.
• Asidik ağırlıklı beslenmek.
• Çözülmemiş psikolojik travmalar.
• Genetik yatkınlık.
Otoimmün Hastalıkların Tedavi süreci
Diyet
Otoimmün reaksiyonuna neden olan tüm faktörleri durdumak ve bunlardan uzak durmak için ciddi bir hayat tarzı değişikliği gerektirir. Bu ilk adımdır. Otoimmün hastalıklarının ortak yanı ise enflammasyondur ve bu yüzden tedavideki ilk adım bu yakıcı enflammasyona neden olan ve artmasını sağlayan tüm faktörleri durdurmaktır. Mutfağınızdan, banyonunuza, kullandığınız kozmetikten gıdanıza kadar tüm toksik ve kimyasallara yapacağınız her türlü tedavi ya başarısız olur yada sadece kendinizi çok kısa süreliğine iyi hissetmenizi sağlar.
• Otoimmün hastalığı olan kişiyi, hastalığına neden olan, toksinlerden, ağır metallerden ve enfeksiyonlardan arındırmak önemli bir adımdır ve uygulanmalıdır.
• Bağışıklık sistemini, detoksifikasyon kanallarını ve özellikle bağışıklığın %80’ini teşkil eden bağırsak florasını onarmak gerekmektedir.
Doğal Gıdalar Tüketin
Fonksiyonel Tıpçılar örneğin ağır metal tedavisinde yan etkisi olan sentetik şelatörler kullanırlar, halbuki dünyada yan etkisiz, doğal ve çok etkin şelasyon yöntemleri de mevcuttur. Bilinmelidir ki, her zaman güçlü ve doğal alternatifler mutlaka vardır. Fonksiyonel Tıp hekimleri bunları araştırıp öğrenerek Ultra Fonksiyonel tedaviler sunmaları gerekir ve herşeyden önce nedensel tedavi uğrunda olsa bile “zarar verme” ilkesini unutmamalıdırlar.
Sistemik ve Çok Yönlü Tedaviler
Doğu ve batıda binlerce yıldır uygulanan ve özellikle bilimsel olarak etkisi ispat edilmiş sistemik ve çok yönlü tedavi yöntemlerinden istifade etmek. Akupunktur, kuru kupa, yağlı kupa, ıslak kupa (hacamat), hirudoterapi, fitoterapi, apiterapi vb. tedavilerdir. Bunlar insanoğlunun tabiatına uygun ekolojik tedavilerdir ve uzmanları tarafından uygulandıklarında bozulmuş bağışıklığı, kronik ağrıları ve vücudun birçok problemlerini kısa sürede hızlıca ve yan etkisiz onaran tedavilerdir. Fonksiyonel Tıp hekimleri bu tür tedavilerde uzman olup bunları kendileri uygulamaları en iyisidir. Ancak en azından bu tarz tedavi yöntemlerinin ana prensibini ve işleyiş mekanizmasını bilip hastalarına ihtiyaca göre reçete edip konu uzmanlarına yönlendirmeleri Ultra Fonksiyonel tedavi sunmak için şarttır.
Kişiye Özel Tedaviler
Kronik hastalığı olan herkesin tedavisi farklıdır. İki hastanın hastalık nedenleri aynı ve bir takım tedaviler ortak olsa bile beslenme dahil tüm tedaviler kişinin kan grubu, yaşadığı yöre, mizacı, alışkanlıkları, göz önünde bulundurularak kişiye özel olmalıdır. Bu anlamda hipokratın tıbbı olan Eski Yunan Tıbbından istifade edilmesi gerektiğine inanıyorum. Ne kadar günümüzde dört hılt teorisi bilimsel olarak yanlış olduğu ispat edilmiş olsa da, bu Eski Yunan Tıbbını komple yanlış kılmaz. Besin ve bitkiler ile ilgili yaptıkları araştırmaları gözardı etmemek gerekir. Birçok yiyecek ve bitkilerin vücudun birçok sıvı düzeyini, hazmı ve organları nasıl etkilediği ile ilgili binlerce yıldır araştırma yapmış olan Eski Yunan Tıbbından da istifade etmek çok önemlidir. Ayrıca bugün Rantiyeci Tıbbının baş edemediği safra taşları, dalak hastalıkları vb. birçok sıkıntının tedavisi Eski Yunan Tıbbında ayrıntılı anlatılmıştır ve bu tıp sisteminin eğitimi günümüzde dahi verilmektedir ve uzmanlarına Unani Tıp uzmanları denmektedir. Avrupa ve ortadoğuda modern tıp öncesi bu Eski Yunan Tıbbı hakim idi. Ayrıca Eski Yunan Tıbbı İslam Tarihi boyunca İbni Sina gibi birçok meşhur isim tarafından geliştirilmiştir.
Stres ve Psikolojiye Çözümler
Stres ve psikolojik sorunlar sadece geçmişte yaşanmış bir travma ile ilgili olmayabilir. Öfke ve üzüntü gibi toksik duygular elbette tedavi edilmelidir. Ancak, İnsülin direnci gibi bazı hastalıklar, B vitamini eksikliği gibi bazı yetmezlikler ve civa gibi bazı toksinlere maruziyet te stres ve psikolojiyi ciddi anlamda etkiler. Bunların da gözönünde bulundurulması gerekir. Ayrıca nazar ve büyü gibi manevi etkenlerin de şarlatanlıktan uzak ve bilimsel olarak tedavi edilmesi gerekir. Tüm hastalıkların ciddi ana nedeni olan stres ve psikolojik sorunlara, hem duygu ve sevgi, hem iletişim, hem affetme, hem çevresel ilişki, hem eksiklikleri giderme, hem toksinlerden arınma, hem fiziksel aktivite, hem sinir sistemini ve ruhu güçlendiren terapiler, hem de nazar ve büyü tedavisi bütünü ile hitap etmek gerekir.
Pratiklik ve Uygulanabilirlik
Otoimmün hastalıklarında ve her türlü kronik hastalıkta beslenme ve diyet en önemli adımdır. Hastaya uzunca yasak listesi oluşturduktan sonra ona pratik ve uygulanabilir yemek tarifleri vermek önemlidir. Dolayısıyla yiyecekler hususunda Fonksiyonel Tıp hekimi usta bir aşçı olması gerekir. Hastaya gluten yok, şeker yok, o yok bu yok derken onun yiyebileceği alternatifleri hoş kılmak ta hekimin görevidir. Şekeri yasaklarken şekersiz tatlı tariflerini de hastasına reçete etmesi gerekir. Özellikle tedavi ettiği insanlar çocuk yaşta şeker bağımlısı insanlar ise çok daha usta olması gerekir. Zira, tedavi uygulanabilir ve pratik olmadıktan sonra kimse çoğu insan istifade edemez. Fonksiyonel Tıp yaklaşımı ile problemin sebebine inmeyi ve doğal yöntemler uygulamayı tercih eder. Fonksiyonel Tıbbı seçtikten sonra da hangi strateji ve yöntemler ile tedavi olmayı da yine hasta seçer.